“Felatun Beyle Rakım Efendi ”ye Dair
Protestanlık ideal medeniyeti stratejik terakki kavramıyla ikame ederek Katolikliği ''ilerlemeye engel'' olmakla suçladı. Ve kendi içindeki bu ayırımı da ''Din Olarak Türk İslâmı'' ve ''Medeniyet Olarak Arap İslâmı'' ayırımıyla İslâm dünyasına yansıtarak ''İslâm, ilerlemeye engeldir'' ithamına dayalı bir kültür savaşı açtı. Şu halde Batının ilerlemeye engel İslâm’dan kastı, Türklüğün temsil ettiği ''din=şeriat=fıkıh olarak İslâm’dı. Endülüs’te Akdeniz medeniyetini taşımaya yarayan ''Medeniyet Olarak Arap İslâmı'' ise onların gözünde ilerlemeye yatkındı.
Bedri Gencer’den alıntıladığım bu dikotomik oryantalist bakış açısının sıhhatli bir şekilde anlaşılabilmesi için İsmet Özel’in Türklük tanımı üzerine kafa yormakta fayda var. Sekülerleşmiş İslâm algısının bizi bu denli kıskacı altına alışının sebebi, zannımca Türklük tanımının kafamıza gerektiği gibi oturmayışıdır. Son dönem aydınlarımızın birçoğunun efkâr ve etvârındaki tahavvülün farkına varmamak elde değil. Peki, ulemamız ve üdebamız çok mu biliyordu bu Türklük tanımını zamanında?
İsmet Özel Türk kimliğinin kevninin, Türk topraklarında kâfirle çatışmayı göze alan Müslümanlar vasıtasıyla oluştuğunu söyler. Esasında böyledir bu. Türk, etnik kökenini İslâm’ın çarkına teslim edip bu çarkın yolunda ilerleyen kişidir. Artık onun Türklüğü İslâm’ındandır. Bütün menfi özelliklerini çarkında yok eden İslâm’ında. Ve o, bunun bilincindedir.
Bu bilincin sekteye uğradığı andan itibaren, daha dün Müslim sokaklarında dolaşırken istese de istemese de İslâm’ın izzetini gerek kıyafetiyle gerekse bir Müslüman’la karşılaştığında ona yol vermek zorunda oluşuyla kabul eden bir zımmiye karşı bile aşağılık duygusu içerisine girdik. Bir şeylerin ters gittiği konusunda hemfikirdik. Çareyi bugüne kadar benliğimizi oluşturduğunu düşündüğümüz bazı fikirleri su üstüne çıkarmakta bulduk. Türkçülük, İslâmcılık, Osmanlıcılık… Yanılıyorduk. Çünkü biz ne Türkçü ne İslâmcı ne de Osmanlıcıydık. Biz yalnızca Müslümandık.
Kitapta alaturkayı temsil eden Râkım Efendi Müslüman mıydı, yoksa Doğucu mu? Yalan söyleyip dalkavukluk eden Felatun’un karşısında yalan söylemeyip dalkavukluk etmeyen Râkım. Ötesi yok. Namaz kılmaz, içki içer. Rakım’ın kişiliği Felatun’un eylemlerinin hilafını yapmaktan ibaret. Şayet Felatun Bey’i alaturkanın karşısına koymadan Râkım Efendi hakkında yorumda bulunamıyorsak, bu, kitapta Doğu’nun Batı’ya göre konumlandırıldığını gösterir. İşte hep aynı kısır döngü. Tüm oklar hep aynı sebebi gösteriyor.
Maide Yiğit
3. Kademe